Öğretmenlik: Bilginin Sanatına Dönüşen Meslek
- Sedat yılmaz
- 3 days ago
- 2 min read
Eskiden öğretmen, bilgiyi “aktaran” kişiydi. Kürsüde durur, kitabını açar, müfredatın sınırlarını korur ve bir bilgiyi öğrencisine “verirdi.” Ama o çağ bitti. Artık bilgi, bir insanın elinden diğerine geçmiyor; bilginin kendisi, bir ağ gibi her yerde dolaşıyor. Ve biz, o ağın ortasında, her saniye yeni bir veri, fikir, görüntü, sesle kuşatılmış durumdayız.
Bugünün öğretmeni, artık bilgiyi veren değil, bilgiyi süzen, anlamlandıran, doğru dozda sunan bir sanatçıdır.Evet, “sanatçı.” Çünkü çağımızda öğretmenlik bir teknik değil, bir yorumlama sanatı hâline geldi.Bilgiyi estetik bir biçimde işleyen, anlamlı bir bağlama oturtan, öğrencinin kalbine ve zihnine aynı anda dokunabilen kişi artık öğretmendir.

Bugün bir öğrencinin elinde saniyeler içinde ulaştığı milyarlarca bilgi var.Ama o bilgilerin ne kadarı anlamlı?Ne kadarı doğru, ne kadarı derin?İşte öğretmen burada devreye giriyor.Artık öğretmen, bilginin içinde bir editör gibi çalışmalı.Yanlışı doğrudan ayıklamalı, karmaşayı berraklaştırmalı.Ve en önemlisi: öğrencinin zihninde “bilgiyi ezberleyen” değil, “bilgiden anlam çıkaran” bir yapı kurmalı.
Öğretmen, öğrencisinin zihninde düşünmeyi örgütleyen kişidir.Bu yüzden bugün öğretmen olmak, dün olduğundan çok daha büyük bir sorumluluk gerektiriyor.Artık sadece iyi anlatan değil, iyi düşünen, iyi izleyen, iyi sorgulayan bir öğretmene ihtiyaç var.Yoksa sistemin ürettiği bilgi gürültüsü içinde, öğretmenin sesi giderek silikleşiyor. Bir öğretmenin donanımı artık sadece alan bilgisinden ibaret değil.Sanatla, teknolojiyle, sosyolojiyle, yapay zekâyla, hatta ekonomiyle ilişkili olmalı.Çünkü yeni çağda bilgi tek bir disipline sığmıyor; disiplinler iç içe geçiyor.Yapay zekâ çağında öğretmen, makinenin yaptığı işi yaparak değil, makinenin yapamadığını yaparak fark yaratabilir: Sezgi, yorum, empati ve estetik bakış…
Bir öğretmen, çok okuyan, çok izleyen, çok düşünen ve üreten bir insan olmalı.Aksi hâlde aradaki mesafe — yani öğretmenle öğrencinin dünyası arasındaki makas — giderek açılacak.Ve o makas bir noktadan sonra kapanmayacak kadar genişleyecek.
Bugün el yazımla aldığım bir notu, yapay zekâyla hazırladığım bir infografikle birleştirdim.
Ortaya çıkan şey, öğretmenliğin dönüşümünü özetliyor: Bir yanda insanın eliyle yazılmış bir fikir, diğer yanda teknolojinin diliyle üretilmiş bir görsel. İkisi birleştiğinde bir anlam doğuyor. İşte öğretmenliğin geleceği de tam burada saklı: İnsanın sezgisiyle teknolojinin aklını birleştirmek.

Geçtiğimiz gün birkaç öğrencim sordu:“Hocam, hangi üniversiteye, hangi bölüme gitmeliyiz?”Eskiden bu soruya hemen yanıt verirdim. Ama şimdi duruyorum.Çünkü artık mesele bir diploma değil.
Diploma, bir zamanlar güvenli bir kimlikti.Bugünse sadece bir kâğıt — değerini içeriği belirliyor.Çağımız, “diploma fetişizmini” çoktan geride bıraktı.Artık önemli olan, bilgiyi işleyebilmek, analiz edebilmek, yorumlayabilmek.Kısacası, doğal zekâyı etkin kullanabilmek.Çünkü yapay zekâ, zaten yapay olana hükmediyor; ama insanın sezgisine, yaratıcılığına, vicdanına hükmedemiyor.
Yeni dönemde öğretmen, bu doğal zekâyı eğiten kişi olacak ve belki de insanlığın geleceği, bu dengeyi kurabilen öğretmenlerin elinde şekillenecek.
Velhasıl öğretmen artık bir anlatıcı değil, bir düşünce tasarımcısıdır. Öğrencisinin zihninde yeni yollar açan, düşünmeye cesaret veren, merakı diri tutan kişidir.Eğer öğretmen bunu başarırsa, sınıf sadece bir oda olmaktan çıkar;bir laboratuvara, bir stüdyoya, bir düşünce alanına dönüşür.
Geleceğin öğrencileri bilgiye değil, bilgeliğe ihtiyaç duyacaklar.Ve o bilgelik, hâlâ öğretmenin elinde şekillenecek.



Comments